1. GÜN: BURGAZ – NESEBAR – VARNA (BULGARİSTAN)


23 Mart Cumartesi sabahı saat 05:00’de İstanbul’dan hareket ettik. 08:00’de Dereköy Sınır Kapısı’na ulaştık. Bulgaristan yönünde sıra yoktu, ama Türkiye yönünde uzun bir araç kuyruğu vardı. Pasaport kontrolü 20-25 dakika sürdü. Bagajlara üstünkörü bakıldı. Bulgaristan tarafında, arabayı dezenfekte ettiği söylenen bir su birikintisinin üzerinden geçtik ve bunun için üç Euro ödedik.
Bu arada, saatleri bir saat geri aldık.
Bulgaristan’ın para birimi Bulgar Levası (BGN) ve 1 BGN yaklaşık 3.20 TL.
İlk durağımız, Karadeniz kıyısında yer alan Burgaz şehri; Bulgarca ismi Burgas. Burgaz, Bulgaristan'ın en büyük dördüncü şehri. Nüfusu yaklaşık 200,000; bu nüfusun 70,000’e yakını da Türk.
Burgaz yolu çok güzel, iki tarafı ağaçlı, iki şeritli bir yol. Yaza doğru çok daha güzel oluyordur mutlaka. Dereköy’den Burgaz’a 1,5 saatte vardık.
Burgaz, küçük, çok temiz ve çok güzel bir şehir. Saat 11:00’e kadar sokaklar bomboştu, sonra biraz kalabalıklaşmaya başladı. Cadde, sokak tabelalarının çoğu kiril alfabesi ile yazılmış.
Önce şehir merkezinde, Karadeniz kıyısında, çiçek bahçeleri ve heykellerle süslü kocaman bir park olan Sea Garden’a gittik. 7 kilometre uzunluğundaki parkta, deniz havası alarak yürüyüş yapmak ve muhteşem manzaralı banklarında dinlenmek çok keyifli.
Sea Garden
Sea Garden
Şehirde, birbirini dik olarak kesen iki yaya caddesi var; bunlar Aleksandravska Caddesi ve Aleko Bogaridi Caddesi. Aleksandravska Caddesi’nde kafeler ve restoranlar; Aleko Bogaridi Caddesi’nde ise genellikle mağazalar var.
Aleksandravska Caddesi
Aleksandravska Caddesi
Aleksandravska Caddesi üzerinde, Troykata Meydanı’nda, 1953 yılında yapılan ve Burgaz’daki en ünlü Sovyet Ordu anıtı olan Alyoşa Anıtı bulunuyor. Sol eli havada olan bir Sovyet askerini canlandıran anıt 18 metre yüksekliğinde.
Alyoşa Anıtı
Alyoşa Anıtı
Yine aynı cadde üzerinde yer alan St.Cyrill ve Methodius Katedrali, Burgaz’daki en büyük Ortodoks Kilisesi. St.Cyrill ve St. Methodius'a adanmış olan kilise, 19. yy. sonlarında inşa edilmiş ve duvar resimleri, ahşap oymaları ve vitraylarıyla dikkat çekici.
St.Cyrill ve Methodius Katedrali
St.Cyrill ve Methodius Katedrali
Öğle yemeğimizi, Bulgaristan’da pek çok şehirde rastlayabileceğiniz Happy Grill’de yedik. Fiyatlar 7-8 leva civarında. Çocuklar için ayrı bir menüleri var; ayrıca çocuklara boyama kağıdı ve boya kalemleri de veriyorlar. Menüler Bulgarca ve İngilizce; kredi kartı da geçiyor.
Şehirde pek çok yerde bedava internet noktaları bulunuyor, telefonunuz kendiliğinden internete bağlanıveriyor.
Saat 13:30’da, Burgaz’a yarım saat uzaklıktaki Nesebar’a hareket ettik. Yeni şehirden, dar bir yolla küçük bir yarımada olan eski şehir bölgesine geçtik. Avrupa'nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Nesebar’ın yaklaşık 3000 yıllık bir tarihi var. Şehrin kültürel anıtları Unesco tarafından koruma altına alınmış. 
Nessebar
Nesebar
Arnavut kaldırımı sokakları ve iki katlı, cumbalı, taş veya ahşap evleriyle, eski şehir bölgesi biraz Safranbolu’yu andırıyor. Biz gittiğimizde, kafeler ve dükkanlar kapalıydı ve kasaba çok sakindi, ama yaz aylarında epey kalabalık oluyormuş.
Nessebar
Nesebar
Sokaklarda yürüyüş yaparken, evlerin arasından karşınıza tarihi kalıntılar çıkıyor. Hagia Sofia Kilisesi de bunlardan biri.
Aya Sofya Kilisesi
Hagia Sofia Kilisesi
Evlerin kapılarında fotoğraflı ilanlar asılı. Aynı ilanlardan kilisenin kapısında da çokça var. Kişiler kaybettikleri yakınlarını bu şekilde anıyorlarmış.
Nessebar
Nesebar
1 – 1,5 saat eski Nesebar sokaklarında dolaştıktan sonra Varna’ya hareket ettik. Yol 1 saat 45 dakika sürdü. Sakin ve küçük Burgaz ve Nesebar’dan sonra, Varna gözümüze çok farklı göründü. Büyük ve kalabalık bir şehir. Burada Sovyetler’den kalma, eski balkonsuz tek tip pek çok bina var.
Varna
Varna
Navigasyonumuz çalışmayınca oteli bulmakta zorlandık ve biraz zaman kaybettik. Otel dediğim yer, aslında buraya gelmeden önce, internetten rezervasyon yaptırdığımız Apartment Bogoslovovi adında bir apartman dairesi. Çocuklarla birlikte gezdiğimiz için, bu tür daireler bizim için otelden daha rahat oldu. Varna’nın merkezine yakın bir ara sokaktaki eski bir binanın ikinci katında yeralan daire, iki oda, mutfak, banyo ve küçük bir balkondan oluşuyor. Temiz ve düzenli olmasına rağmen ev beklentimizin altında kaldı, ama evde çok zaman geçirmediğimiz için sorun olmadı.
Varna’da da herkes sokaklara parkediyor, arabayla turlayıp boş yer arıyorsunuz.
Marketlerde pek çok tanıdık marka var. Fiyatlar bizdekine yakın.
Akşam yemeği için geç bir vakit olduğundan, yürüyüş mesafesindeki bir büfeden dürüme benzeyen peynirli, domatesli ‘toast’ alıp eve geldik. Yolculuktan ve bütün gün yürümekten dolayı yorgun ve uykusuzuz.
Yarın Varna’yı gezip Bükreş’e geçeceğiz.


2.Gün: Varna, Bükreş - https://okumamevsimi.blogspot.com/2019/06/ikinci-gun.html


Yorumlar