14 Şubat Dünya Öykü Günü Kutlu Olsun
Bugün, 14 Şubat Dünya Öykü Günü... 1996’da
Edebiyatçılar Derneği tarafından, yazar Özcan Karabulut’un önerisiyle gündeme
gelen, Kasım 2003’te Uluslararası P.E.N. Dünya Kongresinde onaylanan 14 Şubat
Dünya Öykü Günü, bugün tüm dünyada edebiyatçılar tarafından kutlanıyor.
Dünya Öykü Günü’nün kurucusu Özcan Karabulut, Sevgililer Günü’nün aynı
zamanda Dünya Öykü Günü olarak kutlanması hakkında şunları söylüyor:
“Sait Faik, ‘bir insanı sevmekle başlar her şey’ diyor. Biz, ‘Paylaştıkça,
çoğaldıkça bir anlam kazanır’ diye ekledik ve Sait Faik’in bu sözünden
hareketle Dünya Öykü Günü’nün kutlanacağı gün olarak 14 Şubat’a karar verdik.
Öyküyle, sevgiyle, Sevgililer Günü’yle birleştirilen bir gün oldu 14 Şubat”.
Dünya
Öykü Günü’nde her sene bir edebiyatçımız tarafından bir bildiri yayınlanıyor.
Bu sene Özcan Karabulut tarafından kaleme alınan bildiri şöyle:
Varım, ben de varım, bir de bu var. Ölümlüyüm;
anlatarak kayda geçirmek ve küçük de olsa bir iz bırakmak istiyorum.
Anımsıyorum, anımsatmak istiyorum. Yalnızlık, cinsellik ve karamsarlık dahil,
insanı insan yapan hiçbir insani yanımı göz ardı etmiyorum.
Mekânların, yüzlerin, kelimelerin çekim alanından
kurtulamadığım için yazıyorum. Mekânlar, yüzler ve kelimeler bende anlatma
isteği uyandırıyor. Anlattıklarım; beni
biçimlendiriyor, bakış açımı farklılaştırıyor, bana farklı bir kimlik
kazandırıyor.
Arıyorum; başkalarını tanıdığım, başka dünyaların
içinde yol alabildiğim, seslerin içinde
kendi sesimi bulabildiğim, binlerce kelimenin içinde kendi kelimelerimi
seçebildiğim ölçüde “benim yazdıklarım da var” diyebiliyorum.
Yorumluyorum; kendimi, insanı ve dünyayı anlamaya
çalışıyorum, sorularıma farklı cevaplar vermeye başlıyorum. Hayatın trajik
akışına karşın imkânsızı istiyorum, suları tersine akıtmak istiyorum.
Her defasında yeniden öğreniyorum. Aşk yeni bir şey
değil, hüzün, mücadele ve ölüm yeni şeyler değil. İnsan da yeni değil, temalar
da. Farklı öykülerin izini sürüyorum, baştan sona, sondan başa doğru, en iyi
düzen içinde en iyi kelimelerle, uzun bir cümle kuruyorum. İşte o an, her şey
yepyeni olup çıkıyor.
Bazen bir daha yazamayacağım duygusuna kapılıyorum.
Bu duyguyu her defasında yenmek için yazıyorum. İnsanlar ve yazınsal türler
arasında dolaşıyorum, “melez” bir türün içinde yol alıyorum. Melezliğin tadını
çıkarmak, öyküyü elime avucuma sığdırmak için yazıyorum.
Kadınları ete kemiğe büründürmek, aşk ve bedeni
birbiri içinde ve aynı cümlelerde buluşturmak için yazıyorum. Bana tersini
söyleme zevkini verdiği için öykü yazıyorum. Başkalarının yazamayacaklarını
yazmak için yazıyorum. Kıskandığım öykülerden daha iyilerini yazmak için
yazıyorum. Dünyayı kendi arzularıma, kendi ağrılarıma göre değiştirip düzeltmek
için yazıyorum. Niçin yazdığını bilmediğini söyleyenlerin tersine, niçin
yazdığımı bildiğim için yazıyorum. Mümkünse, usta öykücülerin ölümünü
hazırlamak için, ölümlü olduğumu bildiğim için öykü yazıyorum.
Yazdığımız öykülerle Gogol’un paltosundan çıkmış
olabileceğimiz gibi, Sait Faik’in Haritada Bir Nokta’sından, veya Sabahattin
Ali’nin Sırça Köşk’ünden, ya da Füruzan’ın Parasız Yatılısı’ndan da çıkmış
olabiliriz. Paltolara Cortazar gibi yazarlarınkini eklemek mümkün, dahası
gerekir: Sizin anlatacaklarınız, sizin yazdıklarınız yok iken, kimlerin
anlattıkları, kimlerin yazdıkları vardı? Mağaraya ilk resmi çizenler, eskiler,
çok eskiler beni bağışlasın; Calvino, Kundera, McEwan, Margosyan bana ulaştığına
göre, bu yazarların öyküleri artık bana yabancı değildir. Demem o ki, öykümüzün serüvenini öykünün büyük
serüveninden, insanın yalnızlığından, trajedisinden, dahası arayışlarından ve
yaratma çabalarından soyutlayamayız.
Bir öykücü olarak diyebilirim ki, görünen
görünmeyen, yazılan yazılamayan, biriken öyküler beni şaşırtıyor. Biçimler,
farklı biçimler, en iyi düzen içinde en iyi kelimeler, tersini söyleme
zevkleri, suları tersine akıtma çabaları, kısıtları kaldırmalar, yeni kısıtlar
bulmalar, beni şaşırttığı kadar büyülüyor da. Öykü, yaratıcılığın sınırlarını
zorluyor, başka hiçbir şeyin söyleyemeyeceğini söylüyor: Bir cümlenin
kuruluşuna olduğu kadar insanın bin bir haline de kafa yoruyor. Bana öyle
geliyor ki, öykü bize hayattan çok daha fazla sürpriz hazırlıyor. Bütün bu
yanlarıyla, Poe’nun dediği gibi, muhtemelen kusursuz bir tür karşısındayız.
İşte bu kusursuz yazma, bu kusursuza yakın anlatma arzusu, dahası gerekliliği,
salt bu yanı olsun, öyküyü yazınsal türler içinde biricik yapıyor, bence.
Bugün 14 Şubat 2019; fikir babalığını yaptığım
Dünya Öykü Günü’nün ilk kutlamasından bugüne 16 yıl geçmiş. Bir vefa, bir
değerbilirlik örneği gösteren yazar arkadaşlarımın önerisiyle bu yıl söz
söyleme sırası bana düşüyor. 2003 yılında arkadaşlarımızla yazdığımız ilk Dünya
Öykü Günü Bildirisi’nde, “İnsan öyküsüyle var… İnsan, öyküleriyle uzanıyor
geleceğe. Tıpkı geçmişi öyküleriyle saklayabildiği gibi. Dünyanın dört bir
tarafındaki insanları birbirine-sınırlara ve ulusal kimliklere aldırmaksızın-
yaşanan öykülerin benzemezliği kadar benzerliği de bağlıyor…” diye dile
getirmiştik.
Öyküye tutkuyla bağlı olanlar, edebiyatın ele avuca
sığmaz, en atak türünün, yani şu ‘bizim öykü’nün elinden tuttu, onu alanlara
çıkardı, öykücüyü hiçbir zaman olmadığı kadar eylemli kıldı, eline 14 Şubat
Dünya Öykü Günü’nü, kentleri dolaşan Öykü Günleri’ni, Öykü Dergileri’ni verdi,
bir yazınsal tür olarak öyküyü
yükseklere çıkardı ve bugüne getirdi. 14 Şubat’lar öykünün en büyük
buluşmalarına sahne oldu. Dünya Öykü Günü, öyküye çok yakıştı.
Şimdi, şu anda size söyleyebileceğim tek şey, bugün
burada, bu salonda, bu akşam, elbette yarın da, hatta öbür gün, daha sonraki
günler, bir öğleden sonra, sabah da olabilir, evde, odanızda, yazı masanızda,
bir uçak yolculuğunda, bir futbol maçının hemen öncesinde ya da devre arasında,
dünyanın dört bir tarafında, çayınızı veya kahvenizi yudumlarken, artık her
nerede kiminleyseniz ve ne yapıyorsanız, sizleri dünyanın bütün dillerinde kısa
bir öykü okumaya davet ediyorum. Arkadaşınıza bir öykü okuyabilirsiniz.
Dostunuzun veya sevgilinizin size okuduğu bir öyküyü dinleyebilirsiniz. Bu
mümkün. Öykü’yle on dakika, mümkün.
İyi değilim, iyi değiliz. Kuşlar, çocuklar,
kadınlar iyi değiller. Kötülük, barbarlık bilinmedik şeyler değil. Canımızın
yanması yeni bir şey değil, kuşkusuz. Şimdi, şu anda okuduğunuz kısa bir öykü,
protesto eyleminin ta kendisi olabilir. Zihninizde belirecek bir imge,
hayallerinize kucak açabilir. Evet, bir öykü; aşka ve başka şeylere cesaret
verebilir. Bir öykü; yapabileceğiniz başka şeylerin de olabileceğini
anımsatabilir. Bir öyküyle hem kendiniz hem de başka biri, tamamen başka biri
olabilirsiniz: Bir çocuk işçi, her gün ölmekte olan bir inşaat işçisi, cinayete
kurban giden bir kadın, örneğin. Sınırlarınızı zorlayabilir bir öykü, taşları
yerinden oynatabilir.
Bir öykü, niçin bir uyarı, kanınızı donduran
şeylere ve ölümlere karşı bir çığlık olmasın, tepeden tırnağa bir dalgalanma
yaratmasın? Durmadan bir şeyleri bekleyen bir hareketsizlik halindeyken; bir
öykü, bir hayat belirtisi, hatta niçin bir mucize olmasın? Kötülüklere ve
çirkinliklere karşı iyi gelebilir, bir öykü. Bir öyküyle, suya sabuna
dokunabilirsiniz. Eğer yanınızdakinin, karşınızdakinin veya hiç tanımadığınız
birinin hüznüne, acısına dokunmak için kendinizi hazır hissediyorsanız, bir
öykü okumanız yeter. İstemezseniz, koca bir dünya bile yetmeyebilir.
Umudun düşmanlarına inat, “bir insanı sevmek”le,
bir öykü okumakla başlayacak “her şey”. Evet, her şey ama her şey, bir öykü
okumakla başlayacak, sonrası gelecek mutlaka. Kayıtsızlığımızdan,
depresyonumuzdan ya da yorgunluğumuzdan kurtulacağız, çevremizde olup bitenlere
ilgi duymaya başlayacağız, her ne yapacaksak onu yapacağız. Bir öykü; dudaktan
dudağa, kulaktan kulağa mırıldanarak, insana, daha çok insana fısıldanarak, bize
insan olduğumuzu anımsatacak, dostlukları çoğaltacak, paylaştıkça anlam
kazanacak ve güzel günlerin mümkün olduğunu gösterecek, umudumuzu hep diri
tutacak. Her şey sevgiyle ve bir öyküyle başlayacak…
Bu 14 Şubat’ta; kuşlar, kadınlar, çocuklar ve tüm
insanlık olarak artık iyi olmak istiyoruz. Çünkü insan öyküsüyle ve haklarıyla
var.
Bildiri, http://parsomen13.blogspot.com/2019/02/2019-dunya-oyku-gunu-bildirisi-artik.html sayfasından alınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder